1.12. TÜRKİYE ÇEVRE PROFİLİ

1.12.1. ULUSAL ÇEVREDE TÜRKİYE’ nin GÖRÜŞÜ

1990' lardan buyana büyük ekonomik değişmeler altındaki Türkiye; o zamandan çevresel baskısının arttığı bir deneyimle, enerji, sanayi,ulaşım ve turizmde aksettirilen sektörel büyümeye maruz kalmaktadır Çevresel reformun kurumsal ve yasamaya ilişkin birkaç öğeleri, yerlerinde artış halindeydi.

Çevresel altyapı olan çevresel poliçeler ve asker gücün yerine getirmesi; Ekonomik kararlarda çevresel meselelerin bütünleştirmesi; Ve ülkenin uluslararası çevresel taahhütlerini karşılamak, Türkiye'de büyük meydan okumalardır. Hem de turizm de, geçen son 20 yıl içinde Türkiye'de büyük bir hızla geliştirdi, ülkenin büyük doğal ve kültürel becerilerini de temel aldı, hem belirgin hem de negatif çevresel darbeler sahip olmuştu.

1.12.2. SU KAYNAKLARININ DURUMU ve SU İHTİYACININ KARŞILANMASI

Türkiye, tatlı su kaynaklarıyla beslenir ;i)yeni su kaynaklarına düşen ortalama su miktarı metrekare başına 501 milyondur. ii) Yıllık metrekareye düşen ortalama yağış miktarı su kaynaklarının su miktarını minimum186 milyarını oluşturur. iii)Yer altı su kaynaklarının rezervlerinin minimum 41 milyarını yağışlar oluşturur. iv)8900 km' lik alan üzerinde 48 doğal göl, 5km alan kapsamaktadır. v)akarsularının toplam uzunluğu 30,000 km' dir. vi)Baraj göllerinin toplan alanı 32,500 km' dir.

Bütün olanaklarını kullanarak yıllık tatlı su ihtiyacının %17'sini karşılar. Türkiye'nin 1996 yılındaki toplam su tüketimi 34 milyar m³'tür. Yer altı sularının ve yüzey sularının toplam bütçesi 28 milyardır.

Şekil 4: Türkiye'deki Su Kaynaklarının Durumu

1.12.3. ORMANIN DURUMU

Ormanlar, ülkenin yüzey alanının %27'sini örter. Bununla beraber; ormanların %56'sı verimsizdir ve bu alanlar zarar görmüş alanlardır. Orman kaynakları, kalite ve niceliği bakımından, sınırlıdır, ve bu kaynakların bölgesel dağıtımı tamamen dengesizdir.

 

Şekil 5: Türkiye'deki Orman Dağılımı

 

 

1.12.4. FLORA ve FAUNANIN DURUMU

Avrupa'nın tümünde bulunan bitki çeşitliğinin %75'i Türkiye'de bulunabilir. Türkiye florasının üçte biri komşu ülkelerdeki çeşitliliğin iki katıdır ve sadece Türkiye'de bulunur. Çalışmalar gösteriyor ki, 9000 türden meydana gelen 1225 cinsin oluşturduğu 163 familya Türkiye'de bulunur. Bu türler, doğal olarak büyür, ve bunların üçte biri endemik türlerdir.

Türkiye'de bulunan omurgalı fauna, 135'i memelileri ,450'si kuşları , 106'sı sürüngenleri, 22'si amfibiler ve 192'sini de tatlı su balıkları oluşturur. Her yıl, kuşların milyonlarcası ülkeye ana göç bölgesi boyunca geçerler. İstanbul Boğazı üzerinde yıllık sonbahar göçü esnasında 300,000ün üzerindeki beyaz leylek görülmüştür. Türkiye'de memeli türlerinin 4'ü, kuş türlerinin de 13'ü 1994'den itibaren soyu tükenmeyle tehdit edilen sınıflar arasındadır. Hesaplandırmalara göre Türkiye'de 400 ila 450 tür tuzlu su balığı ve dokuz deniz memelisi türünün bulunduğu tahmin edilir. Hem de, iki tehlikeli deniz kaplumbağa türü, Türkiye'nin Akdeniz'e ilişkin kıyılarında yuva yapmaktadır.

1.12.5. KORUMA ALANLARININ DURUMU

Koruma alanları, Türkiye'nin toplam kara alanının yaklaşık olarak %3,8'ini kapsar. Bugün Türkiye'nin, 642, 000 hektarını 32 ulusal park kapsar. Karakteristik bitki ve faunaya sahip doğal parklarda eğlence kabilinden hareketliliklere izin verilir. 14 doğa parkı 52, 000 hektar büyüklülüğündedir. Doğa koruma alanları ;bulunması zor habitatları , tehlikeli türleri ve tek bir türü koruma veya eğitim amaçlıdır.35 doğa ayırma alanı 85,000 hektardır .54 doğal anıt vardır. Görünmeyen veya yasadışı avlanan habitatın oluşturduğu 118 vahşi hayatı koruma alanı 1.8 milyon hektarlık bir alanını kapsar.

Hem de, Özel koruma alanları, ulusal yasama ve Uluslararası doğa koruma anlaşmalarıyla aynı çizgide kuruldu. Uluslararası ekolojik yönden önem taşıyan bu alanlar, kirlilik için bilhassa duyarlı kişilerin ve doğal kaynakların caydırıcılığı kapsar 12 SPAs 1988 ve 1990 arasında 418 850 hektar üzerine kuruludur.

Şekil 6: Türkiye'deki Koruma Alanlarının Durumu

1.13.İNTERNET VE BASINDA UNEP' ten MANZARALAR

N N N N N N N N N N N N N N N N

DÜNYANIN EN TEHLİKELİ KİMYASALLARI YASAKLANIYOR : PETKİM PVC FABRİKASI VE İZMİT ATIK YAKMA TESİSİ (İZAYDAŞ) SONUNA HAZIRLANMALI

N N N N N N N N N N N N N N N N

İstanbul, 12 Aralık 2000 - Zehirli kimyasallara ve tehlikeli üretim tarzlarına karşı yıllardır mücadele eden uluslararası çevre organizasyonu Greenpeace, Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) dahilinde Güney Afrika'nın başkenti Johannesburg'da yapılan toplantının sonunda geçtiğimiz pazar günü sunulan ve dünyanın en tehlikeli kimyasal maddelerini yasaklayan küresel antlaşmanın taslağını memnuniyetle karşıladı (1). Söz konusu kimyasalların içinde Petkim' in PVC tesislerinden ve İzmit Atık Yakma Tesisi'nden (İzaydaş) çevreye yayılan kanserojen dioksin ve furanlar da (genel tanımıyla dioksinler) bulunmaktadır.

Greenpeace Toksik Maddeler Kampanyası Sorumlusu Tolga Temuge "Bu antlaşma Greenpeace'in tehlikeli atık yaratan sanayilere karşı yıllardır sürdürmekte olduğu kampanyalarının önemini göstermektedir. PVC üretimi gibi tehlikeli atıkları çevreye yayan üretim tarzlarının ve atık yakma tesisleri gibi kirletici atık bertaraf yöntemlerinin ortadan kaldırılmasına yönelik küresel bir çağrıdır. Zehirli kimyasallar ile üretim yapan endüstriler artık bu eskimiş yöntemlerinin sonunun geldiğini görmelidirler. Artık tehlikeli atık yaratmadan yapılan üretim tarzlarına yönelmenin ve yıllardır çevreye vermiş oldukları zararın bedelini ödemenin zamanı geldi." dedi.

Söz konusu kimyasal maddelerin bir çoğu KLOR içeren bileşiklerdir ve bütün dünyaya yayılmış durumdadırlar. Bu kimyasallara genel olarak Kalıcı Organik Kirleticiler (KOK) adı verilmektedir ve yıllardır doğada bozunmadan birikmekte ve besin zinciri yoluyla insanları zehirlemektedir. Bu KOKların çevreye ve vücutlarımıza girmesine neden olan musluğu kapatma kararı nihayet alındı. Bu küresel antlaşma yeni KOKların üretilmesine ve kullanılmasına küresel bir yasak getirmeyi ve mevcut KOK stoklarının temiz teknolojiler yoluyla ortadan kaldırılmasını hedeflemektedir. Antlaşmanın hedeflediği öncelikli 12 adet KOK arasında klorlu tarım ilaçları, trafolarda kullanılan PCBler ve PVC üretimi gibi klorlu üretimler sırasında ortaya çıkan dioksinler bulunmaktadır.

KOKların insanlarda bir çok rahatsızlığa neden olduğu bilinmektedir. Çeşitli kanser türleri, öğrenme bozuklukları, endometriosis ve hormon sisteminin tahrip olması bilinen belli başlı bazı etkileridir. KOKların özellikle anne sütü yoluyla bebeklere geçtiği, hatta anne rahmindeki bebeklerde gelişim bozukluklarına neden olduğu ve 0-3 yaş arasındaki çocukları özellikle tehdit ettiği son bilimsel çalışmalarda ortaya çıkmıştır.

Antlaşma'da hedeflenen 12 KOKtan 2 tanesi, dioksin ve furanlar, özellikle dikkat çekmektedir. Dioksinlerin bilinen en büyük kaynağı İzmit'teki gibi atık yakma tesisleri ve yanan çöp alanlarıdır. Ayrıca Petkim Aliağa ve Yarımca tesislerindeki gibi PVC üretimi sırasında yüksek miktarda dioksin oluşmaktadır. Aynı zamanda antlaşmada belirtilen DDT, PCB gibi KOKların yakılması sonucunda da önemli miktarda dioksin oluşmaktadır. Türkiye'nin bir çok yerinde önemli miktarda KOK stokları bulunmaktadır. Batılı atık yakma şirketleri bu stokları ve diğer atıkları yakarak imha edecekleri iddiasıyla Türkiye'ye kirli teknolojilerini satmaya çalışmaktadırlar.

Temuge "Bu antlaşma hükümetlere çevreye dioksinleri yayan atık yakma tesisleri gibi kirletici teknolojileri kullanmama mesajı vermektedir. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler batının geçmiş hatalarından ders alarak kaynaklarını temiz teknolojilere yatırmak durumundadırlar." dedi.

Antlaşma, insan ve çevre sağlığına potansiyel tehdit uyandıran maddeleri de içeren Tedbirli Yaklaşım Prensibi üzerine dayanmaktadır. Yani bir kimyasalın insan sağlığı üzerinde potansiyel tehdit oluşturduğu durumda yeterli bilimsel kanıtın o an için mevcut olmaması gerekli tedbirleri almayı engelleyemez.

Ayrıca gelişmekte olan ülkelerin KOKları ortadan kaldırmaları için gerekli olan finansal desteğinde verilmesi konusunda bir taahütte de bulunulmuştur.

Temuge "Bu antlaşma insanlığın geleceğini tehdit eden zehirli kimyasalların ortadan kaldırılması için cesaret verici bir gelişme ve zehirsiz bir dünya için atılan somut bir adımdır. Greenpeace'in yıllardır yaptığı çağrıyı destekler niteliktedir; Üretimde, Yemeğimde, Bebeğimde ZEHİR istemiyorum." dedi.

Notlar:

1- Antlaşma Mayıs 2001'de Stokholm'de yapılacak toplantıda imzalanacaktır.

2- Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından belirlenen 12 KOK şunlardır:

 Dioksinler ve Furanlar : PVC gibi Klorlu bileşiklerin yakılması ve üretilmesi sırasında istenmeden ortaya çıkan yan ürünlerdir. En önemli dioksin kaynakları PVC atıklarının yanması, PVC ve diğer klorlu organik bileşik ürünlerinin üretilmesi ve atıklarının atık yakma tesislerinde yakılmasıdır. Türkiye'deki en belirgin kaynakları; Petkim Aliağa ve Yarımca tesisleri, İzmit Atık Yakma Tesisi, İstanbul, Ankara, Antalya'daki küçük çaplı tıbbi atık yakma tesisleri, Aliağa ve diğer bölgelerdeki demir çelik tesisleri, haddaneler, yangın çıkan çöplükler, PVC ürünlerinin (kablo, boru, pencere vs.) bulunduğu binalarda çıkan yangınlar.

§ Poliklorlu Bifeniller (PCBs) : Elektrikli cihazların yalıtımı amacıyla kullanılmışlardır. Rusya dışında her yerde üretimleri yasaklanmıştır. Ancak bugüne kadar üretilmiş olan miktarın üçte birinin çevreye yayıldığı tahmin edilmektedir. Geri kalan ise halen kullanımda veya atık stoklarında çevreye yayılma tehlikesi oluşturmaktadır. PCBler aynı zamanda atık yakılması ve PVC üretimi gibi organoklor üretimleri sırasında istenmeyen yan ürünler olarak ortaya çıkmaktadırlar. Türkiye'deki en belirgin kaynakları; Mevcut Trafolar, Adana İncirlik Hava Üssü, Petkim Aliağa ve Yarımca tesisleri, İzmit Atık Yakma Tesisi, Aliağa ve diğer bölgelerdeki demir çelik tesisleri, haddaneler, yangın çıkan çöplükler.

§ Heksaklorobenzen (HCB) : Tarımda tohumlar için fungisit (bir tür tarım ilacı) olarak kullanılmıştır. Aynı zamanda klorlu solvent ve PVC gibi organoklorlu madde üretimleri sırasında istenmeden ortaya çıkan yan ürünlerdendir. Atık yakma tesislerinin uçucu külleri ve baca gazı kirlilik kontrol sistemlerinde, klorl-alkali tesislerinin ve ahşap koruyucusu üreten tesislerin atıklarında rastlanan yan ürünlerdir. Türkiye'deki belirgin kaynakları; Petkim Aliağa ve Yarımca tesisleri, İzmit Atık Yakma Tesisi, diğer tıbbi atık yakma tesisleri, kaza sonucu yangın çıkan çöplükler, İzmit körfezi.

§ Organoklorlu Pestisitler (Klorlu Tarım İlaçları) : UNEP tarafından tespit edilmiş 8 pestisit bulunmaktadır: aldrin, dieldrin, endrin, DDT, klordane, mireks, toksafen ve heptaklor. Hemen hepsi olmasada büyük bir çoğunluğunun üretimi ve kullanımı bütün dünyada yasaklanmış veya kısıtlama altına alınmıştır. Gene de DDT'nin halen bazı üçüncü dünya ülkelerinde sinek öldürücü olarak kullanıldığı bilinmektedir. Türkiye'deki belirgin kaynakları; geçmişte bu tarz üretimlerin yapıldığı alanlar (örneğin: İzmit körfezi), pestisitlerin yoğun olarak kullanıldığı tarım alanları.



Önceki Sayfa